Berlin’in en meşhur müzelerinden biri olan Bergama Müzesine giderken yolda vay başımıza gelenler. Kapüşonunu burnuna kadar çeken bir homeless tarafından saldırıya uğradık. Adamla karşı karşıya yürüyorduk. Adam bize çarpmasın diye hepimiz yolundan çekilmeye çalışırken Fırat Abinin üstüne yürüdü ve bi tekme attı. Valla Fulya Ablam bağırmasaydı adam başka şeyler yapabilirdi. Bu olayda bağırılması gerektiğini çok iyi öğrenmiş oldum. Bergama Müzesinde de Türkiye’den aldıkları tarihi kalıntıları resmen bize geri sergilediler. Bizim kültürümüzü bize satmasaydınız belki daha iyi olabilirdi ama. O kadar büyük (fotoğraftaki Efes’tekine benzeyen yapı) Zeus Sunağının ta Türkiyeden Berline nasıl getirdiklerine çok şaşırdık. Sadece Sunak da değil duvar işlemelerini teker teker getirip tekrardan mı yaptılar acaba diye düşünmeden edemedik. Evet kulaklığımız ya da rehberimiz yoktu neyse. İran’ı destekleyen kısmını görünce çokk mutlu oldum çok hoş bi hareketti bence. A bir de benim göremediğim ama Özgür abinin anlattığı ilk şiirin burada olduğunu öğrendik.