Otel odamızın da adını aldığı 2. Dünya Savaşından kalma o kalıntı. Sovyetler ve ABD dünya savaşı bittikten sonra 16 saat boyunca kurşunlaşmadan beklemişler. Buradaki fotoğraflarımızı Fulya ablamlardan almam lazım. İlk Berlin fotoğraflarım buradandı.
Az daha yürüdük, Almanya’nın ne kadar da estetik kaygısız oluşuna şaşırdık. Sarı sarı kabloları koymuşlar bırakmışlar. Yine de güzel bi fotoğraf çekildik. Berlinin meşhur caddesinde yürürkene atlı heykele geldik ama götünden çektiğimizi sonra fark ettik. Hiç uğraşmadan Berlin Şanzelizesinde yürümeye devam ettik.
Fırat Abi Nazilerin kitapları yaktığı yer altı kütüphanesine götürücem sizi dedi. Bir cam parçası görünce hepimiz şok olduk. Özellikle de hiçbir şey göremedik ilk başta sanki su altında kalmış gibiydi. Gördüklerimiz netleştikçe daha çok güldük tertemiz rafları görmeye başlamıştık. İyi oldu ama su altındaki yakılan kitapların raflarını görmek ahahahahah.
Berliner Dom’un dış cephesi tadilatta olsa da güzeldi büyüleyiciydi. Pisti biraz ama görmeye değerdi. Hele de içine iyi ki girmişiz dedim. Polonya’da gezdiğim tüm kiliselerden çok daha güzel bir yerdi. İçi bambaşkaydı. En sevdiğim enstrüman olan orgun o kadar büyük olduğunu görünce inanamadım. Kocaman bir yerde ama içeri girince o kadar çok kapıdan geçtik ki başka yerler görmeyi de umut etmiştik. Anlayacağınız beklentiyi kapılar çok yükseltmişti ama sadece buradan ibaretti. Dom’dan çıkınca bizi karşılayan kanal manzarası nefisti.
Berlin’in en meşhur müzelerinden biri olan Bergama Müzesine giderken yolda vay başımıza gelenler. Kapüşonunu burnuna kadar çeken bir homeless tarafından saldırıya uğradık. Adamla karşı karşıya yürüyorduk. Adam bize çarpmasın diye hepimiz yolundan çekilmeye çalışırken Fırat Abinin üstüne yürüdü ve bi tekme attı. Valla Fulya Ablam bağırmasaydı adam başka şeyler yapabilirdi. Bu olayda bağırılması gerektiğini çok iyi öğrenmiş oldum. Bergama Müzesinde de Türkiye’den aldıkları tarihi kalıntıları resmen bize geri sergilediler. Bizim kültürümüzü bize satmasaydınız belki daha iyi olabilirdi ama. O kadar büyük (fotoğraftaki Efes’tekine benzeyen yapı) Zeus Sunağının ta Türkiyeden Berline nasıl getirdiklerine çok şaşırdık. Sadece Sunak da değil duvar işlemelerini teker teker getirip tekrardan mı yaptılar acaba diye düşünmeden edemedik. Evet kulaklığımız ya da rehberimiz yoktu neyse. İran’ı destekleyen kısmını görünce çokk mutlu oldum çok hoş bi hareketti bence. A bir de benim göremediğim ama Özgür abinin anlattığı ilk şiirin burada olduğunu öğrendik.
Tüm Berlini yürümeye devam ediyoruz. Yine bazı yapılar tadilattaydı istediğim gibi çekemedim o yüzden. Heykel çok hoştu bence. Hava da bi kapalıydı zaten ya yağmur yağdı ya güneş açtı ya hava serinledi ya hava sıcakladı. Çok garip bi hava durumu vardı. Bu klisenin de içine girmek çok isterdim ama dışarıdan görmekle yetinmiş olduk. Polonyadaki kliselere çok benziyordu zaten. Ay fotoğraflardan baktım içi de çok hoşmuş şöyle bi girin bakın derim.
Tabanvayla aldığımız uzun yolun sonunda karnımız acıktı. Ama burada gördüğünüz yere oturamadan Özgür abinin tavsiye ettiği yere doğru gittik. Gittiğimiz yer sanki böyle filmlerde gördüğümüz belalı bu gangstaların takıldığı üretim fabrikalarının arka kapılarından geçtiğimiz bir yerdi. En sonunda dediği yere vardık ve kimse yoktu. Dışarıda mı içeride mi oturucağımıza karar vermeye çalışırken Tarık abim dışarıda yer yoktur ya dedi ahahahhaha. İn cin top oynuyordu gerçekten. Bu durakta ilk Berlin biramı içmeye karar verdik. Orijinal bir tat denemek istiyorum diyerek menüden gerçekten de Orginal biralarını seçtim. Mis gibiydi. Fırat abi dışarıda oturmak istediği için dışarıya yemek de getirmedikleri için sadece bira içip yemek için başka bir yere geçme kararı aldık. Sadece düşünmekten bir yol kat edemeyince Tarık Abim etrafa bir bakındı. Çok da güzel bir yemek sokak buldu valla. Berlinin bu sosisleri namı değer currywurst o kadar güzeldi ki bunu yemeden dönmeyin mutlaka. Hala tadı damağımda :( Biralarımızı da yudumlarken bardaktan boşalırcasına yağmur yağdı, Fırat abi mükemmel bir yağış olduğunu düşünüp durdu ahahahahah. Fulya Ablamın da yakın gözlüğü çok şeker değil mi. Ben de gülmekten duramadım o da :)
Burası neresi en ufak fikrim yok. Pek hatırlamıyorum açıkçası. Ama tipim çok komik devamlı kat kat giyiniyorum. Sandviç gibi olmuşum görüyorsunuz.
Aha Brandenburg aha ben. Güzel kapı doğuyu batıyı ayırıyor. Çok estetik, tarih dolu ben çok mutluyum gördüğüm için. Manidar da bir fotoğraf bıraktık abimlerle.
Nazilerin 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudileri katlettikleri yermiş. Bu anıtı yaparlarken amaçları karışık ve rahatsız edici görünmesiymiş. Otobüs garından otele giderken kullandığımız uber şöförü labirent gibi olduğunu ileri sürmüştü. İki kişi girseniz birbirinizi bulamazsınız demişti ama pek de öyle değildi. Gayet sıralı bir şekilde sütunları dikmişler. Sadece engebeli bir yer gerçekten de etkileyiciydi. Fırat abi çok hüzünlendiydi.
Herkesin pili bittiği zamanda ya otele gidip biraz uyuyalım ya da yemek yiyelim demiştik. Yine karar veremeyip mekana girdik. Mekan daha çok pub tarzıymış dışarıdan da öyle gözükmüyordu ama. Tatlış biramızı tatlış mekanda içtik. Fulya ablamla Tarık abimi görüyosunuz canlarımm <3 Mekanı çekmek isterken Fransız gibi olan çocuğu çektim yanlışlıkla çocuk şok ben şok. Almanların ünlü Brezelini söyledik çalışanlar bi ilk anlayamadı ünlü değil miydi ki ya. Ekmeği güzel ama üzerindeki beyaz şeyler tuz. tuzu bana çok ağır geldi ama fulya ablamın tuzla arası baya iyiymiş onu öğrenmiş olduk. Fırat abi otele gitmeyelim oturalım dediyse de masada uyuyakaldığı için otele döndük ahahahah. En doğrusu da oyduu çünkü ben de 8 saatlik yolculuk yapmıştım ve çok yürümüştük. Fırat abi uber xl söyledi ve ortadan kayboldu uber geldi ve bizi almadan gitti. bir daha çağırdık o uberi de çok bekledik. Tarık abimin değişiyle uberin ham maddesini çağırmıştık galiba son imzayı bekliyordu gelmek için. Ham madde olayı da Özgür abi bir sosis söyledi ama o kadar beyazdı ki. Bir de etrafında jelatini vardı. Ham maddesiz yapamadık o gün anlayacağınız.
Otele geldik ve öyle güzel uyuduk ki. İnsanları güzel uykularından kaldırmak bana kaldı. Ama dokuzda lobide olalım demiştik akşam yemeğine gitmek için. Ben de alarmsız uyanmıştım açlıktan o derece. Fırat abi elendi ve biz de yemeğe gittik. İnanılmaz güzel bir hamburger yedik ve bir türlü kimse Fulya Ablamla bize su söylemedi. Susuz susuz döndük otelimize. Sabah da gece için bir planlar yapıyorduk. Şu gece kulubüne gidelim işte buraya gidelim. Herkesin pili bitti ve 11 de otele girmiş olduk. Berlinin en ünlü gece kulübü olan Berghaine gitmek istedik. 3-4 saat sıra bekliyormuşsunuz ve kapıdaki Steven beyin keyfine göre içeri girebiliyormuşsunuz. Hatta bunun bilgisayar destekli simülasyonu bile var biz girememiştik arkadaşımla denediğimizde. İçeri giremesek de bir görmek istedik.
Hop şu şekil otelden gezmek için çıkış yapıldı. Killa Hakan abimizi Begüş için kreuzbergde aradım ama bulamadım. Abimizin işleri yoğundur muhtemelen. Ezheli de aradım her yerde bulamadım. Şaka şaka her yer de aramadım da karşıma çıkmasını bekledim ahshshaha. Fotoğrafı da bagajdaki ekstra koltukta oturduğum için anca böyle çekebilmiştim sorry.
Fırat Abinin yer yön duygusuna ilk günün tecrübesiyle inanmamız gerektiğine inanan Özgür abinin getirdiği kahvaltı mekanında pozumuz. Yanlış anlaşılmasın tercihen dışarıda oturmuyoruz. Güneş de sizi yanıltmasın buz gibiydi ve güneş de 15-20 dakikalık çıkmıştı. Uberle Fırat abinin gitmek istediği kahvaltıcıya geldik ve sıra vardı. İçerisi hoştu ama biz beş kişiydik ve içerisi 1+1 gibi küçücük bir yerdi. Yemek masaları da sehpa gibiydi ahshhaha. Özgür abinin dediği yere gittik ve her yer rezervasyonluydu. Mecburen dışarıda oturduk anlayacağınız üzere. Ama kahvaltı miss gibiydi. Ben avocado and egg yedim. Kocaman ve tazeydi. Pancakeler biraz kuruydu ama. Bu masada çok hoş şeyler konuşuldu. Herkesin düşüncelerini paylaştığı ve mantıklı konuşan insanları dinlemek çok hoşuma gidiyor.
Irmoşun çok istediği kalemleri almak için avmye girdik. Ben de Urban Outfittersa girip aşık olup çıktım. Irmoş için girdiğimiz yerde inanılmaz çok çeşit vardı. Kafam o kadar karıştı ki kimseye de kendime de bir şey alamadım. Umarım ilerleyen gezilerde alırım daha güzellerini. Güzel bir yerde oturup içip sohbet etmek istedik. Avrupalı rahatlığından Öğlen 2 de gitmek istediğimiz yer kapalı olunca buraya geldik. Çok da güzeldi Alex. Tarık abimle inanılmaz fresh bi cocktail içtik. Fulya ablamla gördüğünüz üzere sevgi dolu fotoğraflarımız devam etmekte. Sohbet esnasında onları baş başa bırakmak için ben kendi fotoğraf galerime daldım. Özlediklerimi daha çok özledim böylece :(
Özgür abiyi yolladık. Biz de Mercedes Benz Platzda kanalın kenarında bira içtik. Hemen arkamızda Berlin duvarı önümüzde kanal yanımızda canlı müzik üstümüzde güneş. İnanılmaz keyifli bir andı. Güzel fotoğraflar burada yalan oldu ama benim de çok gözüm yok. Önemli olan anın tadını çıkarmak.
Fırat abiyi de yolculadık ve tripimize üçümüz devam ettik. Berlin Duvarının kalıntılarını ve nasıl değerlendirildiklerini gördük. Çok güzel grafitilerle çok güzel resimlerle karşılaştık. Berlin duvarının sembolü haline gelmiş öpüşen adamların da gerçek olduğunu orada öğrendim. Save our earth duvarının önünde selfiemiz var onu unutmadan fulya ablamlardan isteyeyim. İkinci fotoğrafı neden çektiğimi bilmiyorum açıkçası. Çevirisine de bir bakmam lazım aslında. Bence hoş bir resim. Üçüncü fotoğrafı da bir anlamam gerek.
Berlin duvarından sonra alışveriş merkezine tekrar girdik. O kadar soğuk ki kapalı alanlara girmek çok iyi geliyor bize. Aklımızda birkaç şey takılmıştı. Rewe den bir şeyler denemek istedik. Tarık abim pişmemiş gibi görünen eti yedi ben de çok güzel bi et yedim. Sonra da Berlinin meşhur hamburgercisi Burgermeisterda hamburger yemeye gittik. Açıkçası bir önceki gece yediğimiz hamburger daha iyiydi. Berlinde fark ettiğimiz şey de patatesleri güzel yapamayışlarıydı. Burada bir tık daha iyiydi ve farklıydı aslında. Yine çok tuzluydu ve yine Fulya ablam yedi hepsini ahahahahah. Bu kadar tuzu yedikten sonra da haklı olarak kokmayacağını düşündü. Daha sonra Euphoria ya gelip coctail içtik ve sohbet ettik. Çıkarken de Fulya ablam mekanın camından çıktı yanlışlıkla ahhshahaha. Çok cool bir şekilde devam etti yoluna. Geceye devam etsek mi etmesek mi diye düşündük ve sonra dinlenmeye karar verdik. Bizden olmazzz. Yolun üstünde o ünlü gece kulübünü görmüştük en azından. 12 de açıldığı için de gidemedik görmeye. (o gece kulübüne giden 3 gün falan çıkmıyormuş bu arada küçük bir dipnot) Akşam Fulya ablam odama geldi. Eskisi gibi sohbet ettik :) En güzel en değerli anlar benim için.
Biletimin biniş yerini Fulya ablamlarla gidebilmek için havalimanıyla değiştirdik. Hepbirlikte check out umuzu yapıp yola devam ettik. Pazar günü olduğu için açık market bulamadık pek. Berlinden birkaç çikolata almak iyi olurdu ama olsun. Bu da son Berlin selfiemiz.
Beni otobüse bindirdiler. Otobüsün camları karanlık olduğu için inanılmaz komikti suratları ama gerçekten dünyam ikisi de üçü de Irmoşumla <3 Yolculuğuma başladım ve yolluk almadığımı hatırladım. Hatta tuvalete de girmemiştim olsun onu hallettik de yemek olayını zor çözeceğim.
Yağmuru ilk defa bu kadar net gördüm. Polonya sınırında internetimi açmaya çalıştım bir dur be kadın.